29 Aralık 2018 Cumartesi

"Dönüşüm" kitabı değerlendirmesi

dönüşüm ile ilgili görsel sonucu


Yazar Adı: Franz KAFKA

Sayfa Sayısı: 104

Yayın Tarihi: 01.10.2018

Franz Kafka'nın okuduğum ilk kitabı olmasına rağmen çok etkilendiğim bir kitaptı Dönüşüm. Hikaye, kısa gibi görünse de aslında içinde fazlasıyla mesaj barındırıyor. İlk başta sıradan kısa bir hikaye gibi görünse de dikkatli bir şekilde okuduğunuzda Kafka'nın aslında hiçbir cümleyi boş yere yazmadığını, her cümlesinde ayrı ayrı anlamlar içerdiğini göreceksiniz. Kafka, tüm insanlar olarak  herkese, her şeye ön yargıyla davrandığımızı, bizim için aslında dış görünüşün ne kadar önemli olduğunu ve bir kişinin klasisizmden çıkıp özgün bir tarz takındığında ne kadar çok dış güçler tarafından ezileceğini ve en sonunda da tahammül edilemeyip ölüme kadar gidebileceğini tüm gerçekliğiyle anlatıyor. Kitabı bu kadar çok sevmemin bir nedeni de yazarın konuyu uzatmayıp kısa ve öz biçimde anlatması ve okuyucunun okurken mesajı direk alması oldu.

Kitabın konusuna gelecek olursak, düzenli bir hayat sahibi olan Gregor Samsa, bir sabah uyandığında kendini kocaman bir örümceğe dönüşmüş olarak bulur. İlk başta bu duruma inanamasa da zaman geçtikçe gerçek olduğunu kabullenir. İşe geç kaldığını anlayan Gregor, biraz sonra iş yerinden müdürünün geldiğini anlar ve ne yapacağını bilmez bir halde odanın içinde turlamaya başlar. Gregor ev halkına kendini anlatmaya çalışsa da ev halkı sesini hayvan sesi olarak duymaktadır. En sonunda kendini odanın kapısından gösterir. Şaşkına uğramış ev halkı ve müdür korkar ve Gregor'un babası kapıyı kapatıp üstüne kitler. Akşama kimse Gregor'un yanına girme cesaretini gösteremez. Ertesi gün olduğunda Gregor yanında kız kardeşi Grete'nin getirdiği yiyecekleri görür. Artık onunla tek ilgilenen kişi kız kardeşidir. Bir gün Grete ile Gregor'u dönüştüğünden beri hiç görmeyen annesi Gregor'un odada rahat hareket edemediğini düşünüp eşyaları kaldırmaya karar verirler. Eşyaları taşırlarken Gregor'u gören annesi şok olur ve aniden bayılıverir. Bu durumu gören kız kardeşi ise Gregor'a göründüğünden dolayı çok kızar. Yavaş yavaş Grete de Gregodan soğumaya başlar ve bir süre sonra onun bakımı bir işkence gibi gelmeye başlar. Bir gün oturma odasına giden Gregor'u babası görür ve ona elmalar atmaya başlar. Elmanın biri sırtına saplanır ve Gregor fark etmese de elma çürüdükçe vücudu da yavaş yavaş hastalanmaya başlar. Gregor'un dönüşümünden sonra maddi olarak sıkıntıya düşen aile odalarını kiralamaya karar verirler. Bir gün Grete'nin çok güzel keman çaldığını duyan misafirler salonda onu dinlemek isterler. Kız kardeşinin keman çalmasına dayanamayıp dinlemek isteyen Gregor, kendini salona atıverir. Gregor'u gören misafirler paralarını vermeden evi aniden terk ederler. Bu duruma kız kardeşi çok sinirlenir. Babası ise çılgına dönmüş bir şekilde artık Gregor'dan kurtulmanın yollarını ararlar. Ailecek onu odasına kapatıp ölmesini beklemeye karar verirler. Çaresiz şekilde odasına kapanan Gregor'u evlerine gelen hizmetçi kadın ölmüş şekilde bulunca hemen Samsa ailesine haber verir. Bu olayı büyük bir sevinçle karşılayan aile, kendilerine yeni bir düzen kurmak amacıyla evden taşınırlar.


















12 Eylül 2018 Çarşamba

"IKIGAI"kitabı değerlendirmesi



          ikigai kitap ile ilgili görsel sonucu

             Arka Kapak Yazısı
Uluslararası çoksatan bir rehber olan Ikigai’yle her gününüz bir anlam kazansın. Japonlar herkesin bir ikigaisi olduğuna inanır, her sabah yataktan kalkmaları için bir sebepleri vardır. İlham verici ve rahatlatıcı bu kitap sizlere kendi ikigainizi keşfetmeniz için gerekli tüm bilgileri veriyor. Aceleci davranmamanızı, hayat gayenizi keşfetmenizi, ilişkilerinizi canlandırmanızı ve kendinizi tutkularınıza adamanızı sağlıyor.


Öyle ya, kim her gününü mutlu yaşamak istemez ki?
Yazar Adı : Frances Miralles , Hector Garcia

Yayın Tarihi : 12.09.2017

Sayfa Sayısı : 176

Hepimiz hayatımızda bir amacımız olsun isteriz değil mi ? Ara sıra amaçsız kaldığımızdaysa kendimizi boşlukta hissederiz, bazen de mutsuz. Japonlar bizi hayata bağlayan bu şeye "Ikigai" adını vermişler ve uzun ve mutlu yaşamanın sırrını hayatta bir "Ikigai" edinmeye bağlamışlar. Bu kitapta size eğer hayatta bir Ikıgai'niz yoksa edinmeniz için yardımcı oluyor. Elbette sadece bunu anlatmıyor. Aynı zamanda Japonlar'ın uzun ve mutlu yaşamak için hayatlarında uyguladıkları birkaç basit eylemi de anlatıyor. Mesela bunlardan biri yemek yerken midemizin yüzde seksenini doldurmak ve günlük hayatımızda sebze ağırlıklı beslenmek veya bir diğer eylem günlük hayatımızda asla boş kalmamak ve mutlaka kendimize bir meşguliyet bulmak. Kitap, hayatımızda böyle küçük değişiklikliklere yer verirsek daha uzun ve daha mutlu yaşayabileceğimizi söylüyor. Elbette bunu bilimsel kaynaklara dayanarak yapıyor. 

Ikigai, benim hayatımı tamamen değiştirmese de bir nebze olsun beni iyi yönde yönlendirdi. Ben kitabı okuduğumda aslında hayatımda gereksiz fazlalıklara yer verdiğimi gördüm ve daha sade, her şeyi abartmadan yaşarsam hayatta daha mutlu olabileceğimi fark ettim. Elbette bu görüş kişiden kişiye değişir fakat kendimizi daha mutlu hissetmek için hayatımızda küçükte olsa etkisi büyük değişiklikler yapabiliriz.




















2 Eylül 2018 Pazar

''Şeker Portakalı'' kitabı değerlendirmesi


Arka Kapak Yazısı

Yazarlıkta karar kılıncaya kadar, boks antrenörlüğünden ressam ve heykeltıraşlara modellik yapmaya, muz plantasyonlarında hamallıktan gece kulüplerinde garsonluğa kadar çeşitli işlerde çalışan Jose Mauro de Vasconcelos'un başyapıtı Şeker Portakalı, "günün birinde acıyı keşfeden küçük bir çocuğun öyküsü"dür. Çok yoksul bir ailenin oğlu olarak dünyaya gelen, dokuz yaşında yüzme öğrenirken bir gün yüzme şampiyonu olmanın hayalini kuran Vasconcelos'un çocukluğundan derin izler taşıyan Şeker Portakalı, yaşamın beklenmedik değişimleri karşısında büyük sarsıntılar yaşayan küçük Zeze'nin başından geçenleri anlatır. Vasconcelos, tam on iki günde yazdığı bu romanı "yirmi yıldan fazla bir zaman yüreğinde taşıdığını" söyler.

Aydın Emeç'in, güzel Türkçesiyle dilimize armağan ettiği Şeker Portakalı'nın başkahramanı Zeze'nin büyüdükçe yaşadığı serüvenleri, yazarın Güneşi Uyandıralım ve Delifişek adlı romanlarında izleyebilirsiniz.




Yazar adı: Jose Mauro De Vasconcelos

Çevirmen: Aydın Emeç


Yayın tarihi: 03.01.2018


Sayfa sayısı: 182




Her yaşta kişinin okuyabileceği ve her yaşta farklı anlamlar çıkarılan bu kitabın uzun zaman etkisinde kaldım desem yalan olmaz. Yazar kitabı tam bir gecede yazmış ve çocukluğundaki yaşadığı olaylardan etkilenerek yazdığından okuyucuyu tam anlamıyla kitabın etkisi altına alıyor. Ortaokul yıllarımda kitabı çok fazla okumak istediysem de bir türlü denk gelmemişti. Belki de yasak kitap olduğundan okumaya korkmuştum. Şimdi de diyorum ki keşke okusaydım da küçük yaşta hayatın gerçek zorluklarını o yaşta anlasaydım. Bu yaşımda okumama rağmen doğduğundan beri acı çeken küçük bir çocuğun hikayesine çok şaşırdım ve üzüldüm. Kitabı okurken yazar sizi gerçekten olayların içinde yaşatıyor ve size bol bol çocukluğunuzu hatırlatıyor. İnsana bazı kitaplar zaman kaybı gelebilir ya hani keşke okumasaydım bütün zamanım boşa gitti dersin. Şeker Portakalı'nda tam tersi oluyor ve iyi ki okumuşum diyorsun. 

Kitabın konusuna gelecek olursak, kitap 5 yaşındaki Zeze isimli çocuğun hikayesinden ibaret. Zeze ne yazık ki acı dolu hayatıyla çok erken yaşta tanışıyor. Fakir bir ailenin çocuğu olan Zeze, çok zeki ama çok yaramaz bir çocuktur bu yüzden de mahallede ailesi dahil herkes ondan nefret ediyordu. Bir gün ailesi taşınmaya karar verir ve bu Zeze'yi fazlasıyla üzer. Ailesi Zeze'den biraz olsun acısını azaltmak için yeni evlerinin bahçesinde bir ağaç seçmesini ve onu sahiplenmesini isterler. Zeze bahçeden bir şeker portakalı fidanı seçer ve onu çok sever. Fidan Zeze'nin en yakın arkadaşı olmuştur ve bu ağaç Zeze ile konuşuyordur. Zeze'nin en çok istediği şeylerden biri de kasabanın en havalı adamı olan Portekizli'nin arabasının arkasına tutunarak uçmaktır. Bir gün buna cesaret eder fakat Portekizli'den bol bol azar ve dayak yer. Bundan sonraki günlerini  artık Portekizli'den kaçarak geçirmeye başlar, Portekizli de Zeze'den nefret ediyordur. Fakat bir gün Zeze bir yerini keser ve dayak yememek için bunu ailesinde saklar ancak yolda giderken Portekizli Zeze'yi görür ve onu arabasına alıp doğru bir eczaneye götürür. Daha sonra da bir pastaneye götürür. Gün geçtikçe de Portekizli ile Zeze dost olmaya başlarlar. Ve Portekizli artık Zeze'nin en yakın arkadaşı olmuştur. Bir gün Zeze babası tarafından çok kötü bir biçimde dövülmüştür ve artık dayanacak gücü kalmamıştır. Zeze artık sadece ölmeyi istemektedir ve trenin altına atlamayı düşünmektedir. O intihar planları kurarken en yakın dostu olan Portekizli'nin kaza haberini alır. Zeze artık en sevdiği kişi olan en sadık dostunu da kaybetmekle iyice yıkılmıştır. O sırada bir kötü haber daha alır. Şeker portakalının kesileceğini duyar tüm aile Zeze'yi bu haberin yıktığını düşünür. Tüm mahalle o nefret ettikleri çocuğa acımaya başlamıştır ve teselliye gelirler. O üzüntülü zamanında Zeze sadece tek arkadaşı şeker portakalı ağacıyla konuşmaktadır. 









21 Ocak 2018 Pazar

''Ferrari'sini Satan Bilge'' kitabı değerlendirmesi



Arka kapak yazısı


On yıl önce bir kitap yayınlandı ve milyonların yaşamını değiştirdi. Kariyerindeki başarısı, içindeki derin boşluğu gizlemeye yetmeyen ünlü avukat Julian Mantle'ın hikâyesini anlatan Ferrari'sini Satan Bilge, hayatta neyin önemli olduğuna ve sonunda gurur duyacağınız bir yaşam sürmenizi neyin sağlayacağına dair unutulmaz bir ders veriyor ve okurların refah, mutluluk ve iç huzuruna kavuşmalarını sağlayacak çözümler öneriyor.

Yorumlar

"Öğretirken keyif de veren, büyüleyici bir öykü."
-Paulo Coelho, Simyacı'nın Yazarı

"Sansasyonel. Bu kitap hayatınızı değiştirecek."
 -Mark Victor

"Yaşamın büyük sorularına ışık tutuyor."
 -Edmonton Journal"Herkesin faydalanabileceği sade bir bilgelik." 
-Calgary Herald

"Bu kitap, sağduyu ve bilgeliğin altın madeni." 
-Dean Larry Tapp

"Robin Sharma'nın hayatımızı değiştirecek önemli bir mesajı var. Kişisel memnuniyetin telaşlı bir çağda yazılmış, eşine rastlanılamayacak kitabı." 
-Scott DeGarmo, Success Magazine

"Bir hazine; gerçek başarı ve mutluluk için zarif ve güçlü bir formül. Robin Sharma yüzyılların bilgeliğini yakalayıp onu bu çalkantılı zamanlara uyarlamış. Elinizden bırakamayacaksınız."
-Joe Tye


Yazar Adı: Robin Sharma

Çevirmen: Osman Özkan

Yayın Tarihi: 06.2010

Sayda Sayısı: 232

Kişisel gelişim kitaplarını genel olarak sevmesem de, konusu kişisel gelişim olan bu kitabı baya bir sevdim. Nedenlerinden biri de tekdüzelikten çıkmış olması yani okuduğum diğer kişisel gelişim kitaplarına göre yazar farklı bir tarzda ve farklı bir içerikle yazmış kitabı. Yazarın yüzyıllardır aslında içimizde yer almış geleneklerin ve inançların içindeki güzellikleri Uzak Doğu'nun popüler sembolleriyle bağdaştırması gerçekten ilgi çekiciydi. Kişisel gelişim kitabı okuyanların çoğunun düşündüğü gibi ben de kişisel gelişim kitaplarının büyük bir kısmının kişiye faydalı olsa bile kısa süreli bir faydasının olduğunu düşünüyorum. Bu kitapsa okuyanın hayatına yön veriyor ve eğer okuyucu kitapta önerilenleri yaparsa gerçekten okuyucuya uzun vadeli bir fayda sağlayacağını düşünüyorum. Şimdi diyeceksiniz ki bu kitabı bu kadar övüyorsun da kitabın hiç mi kötü yanı yok. Kötü yanları elbette var. Mesela bunlardan biri yazarın okuyucuyu kitabın bazı yerlerinde sıkıyor olması. Kitap genel anlamda akıcı olsa da artık bu bölüm bitse de kurtulsam dediğim yerler fazlasıyla vardı. Yazar yapılması gereken bazı kuralları sık sık tekrarlamış bu da okuyucuyu bir süre sonra usandırıyor.

Kitabın konusuna gelecek olursak, kitap genel olarak iki kahraman arasındaki diyalogdan oluşuyor. Kahramanlarımızdan biri Julian adında bir adam. Kitabın başlarında ABD'de ünlü, başarılı, zengin hatta Ferrarisi olan bir avukat. Julian her zaman çalışmakla meşgul olduğundan kendine ve sağlığına hiç dikkat etmemektedir. Bir gün Julian duruşma sırasında kalp krizi geçirir ve o kalp krizinden sonra hayatını şimdiye kadar dikkatsiz geçirdiğinin, kendini fazlasıyla yorduğunun farkına varır.
İyileştikten sonra her şeyini bırakıp, hatta Ferrarisini bile satıp Hindistan'a gider. Orada mutluluğun formülünü ararken, Julian'a Himalayalar'a Sivana Bilgelerinin yanına gitmesini, orada mutluluğu bulacağını söylerler ve Julian hiç düşünmeden zorlu bir yolculuğun ardından gider oraya. Julian orada Yogi Raman gibi aslında fazlasıyla yaşı büyük ancak bir o kadar da genç görünen insanlarla tanışır, onların nasıl yaşadığını öğrenir ve onlar gibi yaşamaya başlar. Bir süre sonra bakar ki onlar gibi gençleşmeye, mutlu ve sağlıklı olmaya başlamıştır. Oradaki bilgelerle birlikte 6 ay yaşadıktan sonra sade ve huzurlu hayatıyla fazla kilolarından kurtulmuş, eski sağlığına kavuşmuş bir şekilde ve öğrendiklerini başkalarının da hayatını değiştirmek için başkalarına da anlatmak üzere Amerika'ya geri döner. Döner dönmez en yakın arkadaşı John'un yanına gider. John ise Julian'ı ilk gördüğünde tanıyamaz hatta tüm bunların şaka olduğunu düşünür. Ancak işin ciddi olduğunu görünce Julian'dan nasıl değiştiğinin sırlarını öğrenmek ister. Julian da en yakın arkadaşına tüm yaşadığı maceraları, Yogi Raman'dan öğrendiği sade ve mutlu hayatın kurallarını anlatır.

Ve kitap Julian'ın John'a bu kuralları ve nasıl uygulanacaklarını anlatmasından oluşuyor. Bir kişisel gelişim uzmanının yazdığı bu kitabı eminim seveceksiniz. :)