17 Eylül 2017 Pazar

''Simyacı'' kitabı değerlendirmesi


Arka kapak yazısı

Simyacı, Brezilyalı eski şarkı sözü yazarı Paulo Coelho'nun, yayınlandığı 1988 yılından bu yana dünyayı birbirine katan, eleştirmenler tarafından bir `fenomen' olarak değerlendirilen üçüncü romanı. Simyacı, altı yılda kırk iki ülkede yedi milyondan fazla sattı. Bu, Gabriel Garcia Marquez'den bu yana görülmemiş bir olay. Yüreğinde, çocukluğunu yitirmemiş olan okurlar için bir `klasik' kimliği kazanan Simyacı'yı Saint-Exupery'nin Küçük Prens'i ve Richard Bach'ın Martı Jonathan Livingston'u ile karşılaştıranlar var (Publishers Weekly). Simyacı, İspanya'dan kalkıp Mısır Piramitlerinin eteklerinde hazinesini aramaya giden Endülüslü çoban Santiago'nun masalsı yaşamının felsefi öyküsü. Sanki bir `nasihatnâme': `Yazgına nasıl egemen olacaksın, mutluluğunu nasıl kuracaksın?' sorularına yanıt arayan bir hayat ve ahlak kılavuzu. Mistik bir peri masalına benzeyen romanın altı yılda, yedi milyondan fazla okur bulmasının gizi, kuşkusuz, onun bu kılavuzluk niteliğinden kaynaklanıyor. Simyacı'yı okumak, herkes daha uykudayken, güneşin doğuşunu seyretmek için şafak vakti uyanmaya benziyor.



Yazar adı : Paulo Coelho


Çevirmen : Özdemir İnce


Yayın tarihi : 04.05.2017


Sayfa sayısı : 184


Kendi iç sesine kulak veren, isteklerini ve arzularını dinleyip onları uygulamaya koyan nadir kişilerden birinin hikayesi anlatılmış bu kitapta. Kitabın arka kapak yazısında kitabı, herkes daha uyurken şafak vakti uyanıp güneşin doğuşunu izlemeye benzetmiş. Mutlaka hepimiz bir kere de olsa şafak vakti uyanıp, güneş doğana kadar uyanık kalmışızdır. Öyle zamanlarda çoğu kişinin görmediğini gördüğümüz için ister istemez kendimizi şanslı hissederiz ve kendimize şimdi bu saatte uyuyanlar ne kadar da çok şey kaçırdı, bu güzellikten mahrum kaldılar deriz. Bu kitabı okumayan kişi de gerçekten çok şey kaçırıyor. Neden diye soracak olursanız, kitabı bitirdikten sonra anlıyoruz ki Simyacı bize çok şey katmış. Yazar hem okuru sıkmadan hikayesini anlatıp, hem okuyucuya faydalı mesajlar vermeyi çok güzel başarmış. Eğer az çok Mevlana hakkında bilginiz varsa, mesneviden birkaç hikaye biliyorsanız, kitabın Mevlana'dan esinlenerek yazıldığını rahatlıkla görebilirsiniz. Kitabın arkasında da Mesnevi'den esinlendiği yazıyor. Kitabın akıcı olması nedeniyle ve yazarın arada olayları merak ettirmesiyle kitabı ben gibi bir çırpıda bitirebilirsiniz :) 


Kitabın konusuna gelecek olursak, Endülüs'lü Santigo adında bir genç, hem gezerek hem çobanlık yaparak hayatını devam ettiriyor. Bir gün gördüğü bir rüya üzerine hazine aramak için Mısır piramitlerine gitmeyi karar veriyor ve yola koyuluyor. Yolda birçok kişiyle karşılaşıyor, kimisiyle dost oluyor, kimisiyle düşman. Neyse en sonunda büyük çabalarla Mısır'a varıyor. Mısır'da ise onu büyük bir sürpriz bekliyor.


Büyük heyecanla okuyacağınızı tahmin ettiğim bu kitabı okuyun, okutturun. Okumakla bir şey kaybetmezsiniz, tam tersine kazanacağınızı düşünüyorum. :)

 














Hiç yorum yok:

Yorum Gönder