Arka kapak yazısı
Peygamberin mihmandârı! Bir arzun varsa yapayım. Bir vasiyetin varsa yerine getireyim!""Ey Emîr! Sakın Allahın dinini bozma, müminler arasına fitne girmesine müsaade etme. Askere adalet ile muamele eyle ve düşman karşısında can kaygusu çekme. Bana gelince, senden ve senin ait olduğun şu dünyadan hiçbir şey istemediğimi bil ve herkese böylece ilan et. Şurada can oynatan cengâverlerden son arzum odur ki Azrail (a.s) bize uğradıktan sonra naşımı Konstantiniyye surlarına yakın götürsünler. O gün savaş hattı nerede oluşursa, bedenimi o noktaya kadar taşısınlar ve orada, savaşan mücahitlerin arasında beni defneylesinler. Ta ki atlarımızın ayakları bedenimi çiğnemiş olsun, Bizans dokunamasın. Ayrıca, eğer yapabiliyorlarsa, cenazemi kendi atımın arkasında bir sedyeye bağlayıp taşısınlar. Tıpkı Kutlu Nebiyi getiren Kusvânın Medinede bizim hanemizi bulduğu gibi o da benim için nereye gideceğini ve nerede duracağını bulacaktır."
Yazar adı: İskender Pala
Yayın tarihi:01.06.2014
Sayfa sayısı:400
Büyük bir aşkla İskender Pala'nın ilk kitabı olarak okuduğum Mihmandar'ı, bitmesin diye ne kadar yavaş okusam da her güzel şeyin bittiği gibi o da bitti. Eyüp Sultan'ın hayatını hep merak etmişimdir öyle güzel bir insanı evinde konuk etmeye layık olacak ne yaptı diye. Mihmandar'da Efendimizin evine gelmeden önceki yaşantısını pek anlatmasa da O gelmeden önce yokluk çektiğini, sıkıntılar yaşadığını bu kitap sayesinde öğrenebildim. Yazar kitapta sadece Eyüp Sutan'ı anlatmıyor. Evet ağırlıklı olarak öyle ancak kitapta aynı zamanda Efendimizin nasıl hicret ettiği, Muaviye'nin oğlu Yezid ile beraber halifeliği nasıl yürüttüğü, İstanbul'u fethetmek ve Peygamberimizin hadisine nail olabilmek için askerlerin neler çektiği de anlatılıyor. Kırktan fazla hadisle zenginleştirilmiş olması da beni benden alan bir başka güzel yanı. Yazarın kitabın adını ''Mihmandar'' koyması da Eyüp Sultan'ın hayatına bir o kadar uymuş. Çünkü mihmandar, konukçu anlamına geliyor.
Kitabın konusuna bakacak olursak, kitabın başlarında Efendimizin Hz. Ebubekir ile hicretini ve Eyüp Sultan'ın evinde konuk oluşunu anlatıyor. Diğer kısımdaysa olaylar şöyle geçiyor. Hz Ali'den sonra halife olan Muaviye İstanbul'a sefer başlatıyor. Bunu duyan Ebû Eyyûb El-Ensarî hem cihat sevabı kazanmak için hem de Efendimizin hadisine nail olabilmek için Medine'den ayrılıyor ve ordunun içinde bulunan otuz kadar sahabi ile o zamanlar ismi Kostantiniyye olan İstanbul'a fetih için gidiyorlar. Tabii o zamanlar şimdiki kadar kolay değil gidişler. Ordu ya yürüyerek ya atla, deveyle gittiği için yolları yaklaşık iki sene sürüyor. Ayrıca yolda Bizanslılar ile savaşmak zorunda kalıyorlar, kimi asker hasta oluyor, kimisi ölüyor. Kısacası yolsa birçok zorlukla karşılaşıyorlar. Sonunda İstanbul'a vardıkları zaman da savaş anında da ordu zorluklarla mücadele ediyor. Eyüp Sultan ise bir yere kadar dayanıp, İstanbul'da hastalığından dolayı şehit oluyor. Yazar çok uzun olmasa da Eyüp Sultan'ın vefatından sonraki diğer yakınlarının hayatını da anlatıyor.
Normalde savaş anlatan veya tarihi anlatan kitapları okurken çok kolay sıkılırım ama Mihmandar'ı okurken kitabın hiçbir yerinde sıkılmadım. Aksine her olaydan sonra acaba şimdi ne olacak diye merak içinde okudum. Eyüp Sultan'ın hayatını merak ediyorsanız mutlaka bu kitabı okumalısınız. Böylesine büyük bir zatın kitabını herkes okumalı, okutmalı diye düşünüyorum.