24 Aralık 2020 Perşembe

 


Yazar Adı: Mark Twain
Sayfa Sayısı: 108


“Vicdanımız, bizim de acı çekmeye başladığımız noktaya varıncaya kadar diğerlerinin maruz kaldığı sıkıntıları umursamaz.”

  

Çocukluk yıllarımızda asıl Tom Sawyer kitabı ile tanıdığımız Mark Twain, bu yarı felsefi yarı psikolojik kitabı ölümünden dört yıl kadar önce 1906 yılında yazmış. Kitabı bir genç ile tecrübeli bir yaşlının arasında geçen konuşmalardan oluşturan yazar, düşüncelerini okuyucuya iletebilmeyi sıkmadan ve fazla uzatmadan başarmış. Bu kitabı bir hikaye kitabı veya roman gibi değil de, altını çizerek yavaş yavaş sakin kafayla okumanız gerekiyor. Çünkü yaşlı ve genç adamın arasında geçen diyaloglar son derece düşündürücü ve yer yer yaşlı adamın insan üzerindeki tespitlerini sorgulamanız gerekebiliyor.

 

 Kitabın konusu, başlığından da anlaşıldığı gibi “İnsan nedir?” sorusu üzerine verilen yanıtlardan oluşuyor. Elbette yaşlı adamın gence verdiği cevaplar insanın tanımı için tatmin edici düzeyde değil. Genel anlamda insanı insan yapan ve diğer canlılardan ayıran özelliklerden ve değerlerden bahsediliyor. İnsanı bir makineye benzeten yaşlı adam, genç adamla yaptığı sohbette kısaca insanların da tıpkı makineler gibi çeşitli olduklarını ve belli bir kapasiteye sahip olduklarını, makineyi kapasitesi dışında bir işi yapamadığına suçlayamadığımız gibi insanları da herhangi bir şeyi yapamadıklarına yargılayamayacığımızı anlatıyor. Ayrıca yaşlı adam insanı harekete geçiren tek bir güdünün olduğuna inanıyor ve karşısındaki gencin sorularına verdiği yanıtlarla genci de bu düşüncesine ikna etmeye çalışıyor.

 

Okuyana mutlaka bir şeyler katacağını düşündüğüm bu kitabı genel anlamda beğendim ve mutlaka en kısa zamanda alın okuyun derim. Bitirdikten belli bir süre sonra arada bir tekrar okumakta da fayda var. J



20 Aralık 2020 Pazar

'Malcolm X' Kitabı Değerlendirmesi

 




Yazar adı: Alex Haley

Sayfa sayısı: 736


Tarihi değiştirebilenler, ancak ve ancak insanın kendisi hakkındaki düşüncesini değiştirmeyi başarabilmiş olanlardır.


Evet kitap bir otobiyografi kitabı, bu kitapta sadece bir şahsın hayatını anlatıldığını sanmayın. Alex Haley, Malcolm X'in hayatını en ince ayrıntılarına kadar kaleme alırken bir yandan da 1900'lü yıllardaki Amerika'nın tüm siyasi, sosyal yapısının yanında o zamanlarda Amerika'da ırkçılığın ne derece ileri olduğunu, siyahi gençlerin arasında alkol, uyuşturucu, hırsızlık ve daha birçok pis işlerin yaygınlaştığını tüm ayrıntılarıyla öğrenebiliyorsunuz. Amerika'da bu bataklığa batmış olan yüzlerce gencin olay buralara kadar gelmeden önce maddi ve manevi ne sıkıntılar yaşadıklarını, psikolojik olarak ne kadar yıprandıklarını maalesef ki bilemiyoruz. Doğru yolu bulmuş kişilerin bu gençleri yargılamadan önce ellerinden geldiğince onları kurtarmaya çalışsalardı şayet, belki de olay bu kadar da ileri gitmezdi diye düşünmeden edemiyor insan. Hala daha belki en yakınımızda yanlış yaptığını gördüğümüz birçok insan vardır. Eğer ki biz doğrusunu biliyorsak etrafımızdaki yanlış yapanları uyarmakla mükellefiz. Ve belki de bizim bir kişinin elinden tutmamızla, başka başka kişilerin de doğruyu görmesine, doğruya yönelmesine vesile olabiliriz.  


Malcolm X'in hayat hikayesi, aslında bizlere birinin hayatın ne kadar karanlık olursa olsun eğer isterse aydınlığa çıkabileceğini, bir kişi dipte bir hayat yaşarken bir anda dünyanın tanıdığı ve örnek aldığı biri haline dönebileceğini göstermektedir. Ayrıca hayatta ne yaşarsak yaşayalım hiçbir olayın kalıcı olmadığını, hayatımızın bir noktasında başımıza en kötü olaylar geldiğini düşünsek bile asla ümidimizi kaybetmememiz gerektiğini anlatmıştır bu kitap bize. Malcolm'ün ömrünün sonuna dek vermiş olduğu mücadele, sadece ırkçılığa karşı değil, dünyada yapılmış ve halen daha yapılmakta olan güçlünün zayıfa karşı üstünlüğünü göstermek amaçlı yaptığı her türlü eylemedir aslında. 


     Kitabın özeti ise kısaca şu şekilde;

Daha erken yaştayken dahi birçok kötü olaya maruz kalan Malcolm X, henüz 6 yaşındayken babasını kaybetmiştir. Daha sonra evlerini tek başına idare etmek zorunda kalan annesi, Malcolm 12 yaşındayken akıl hastanesine kaldırılmıştır. Bu olaydan sonra tüm kardeşler farklı ailelere dağıtıldığından dolayı Malcolm çocuk denilecek yaşta tüm ailesinden koparılmıştır. Okula bir türlü ısınamayan Malcolm sonunda kendini okuldan attırmıştır ve 14-15 yaşlarında Boston'a ablası Ella'nın yanına yerleşmiştir. Boston'da bir süre iş arayışından sonra tanıştığı Shorty adlı arkadaşı sayesinde Roseland Devlet Balo Salonunda ayakkabı boyacılığına başlamıştır. Burada çalışırken hep dans edenlere özenmiş ve kendi de en sonunda dans etmeye başlamıştır. Bir süre sonra ablası Ella, Malcolm'un Sophia ile arkadaşlığını beğenmediğinden ve onu Boston'dan uzaklaştırmak için New York'a giden bir trende bulaşıkçı olarak ona iş buldu. Malcolm ise bu işi seve seve kabul etti ve iki yıl boyunca trende çalıştı. Trende çalıştığı bu süreç boyunca New York'ta her türlü pis işlere de bulaştı. En sonunda henüz 21 yaşındayken hırsızlık suçundan dolayı 10 yıl hapis cezası almıştır. Hapisteyken ise kendisini ziyarete gelen kardeşi aracılığıyla Elijah Muhammed'i ve onun anlattığı şekliyle müslümanlığı tanımaya başladı. Hapiste kaldığı süreçte doğru dürüst okuma yazma dahi bilmiyorken kendi çabalarıyla okuma yazma öğrendi ve Elijah Muhammed ile sık sık mektuplaşmaya başladı. Malcolm X'in aslında hayatının dönüm noktası da Elijah Muhammed ile tanışması olmuştur. 

Hapisten çıktıktan sonra Malcolm büyük heyecan ile Elijah Muhammed'in toplantılarına katılmaya ve İslam Cemaati yolunda büyük bir şevkle koşturmaya başladı. Artık tüm hayatını, zamanını bu yola adadığını söyleyebiliriz. Tüm insanlara beyazların aslıdan birer şeytan olduklarını ve onlara düşmanlık beslenmesi gerektiğini kendini kaptırırcasına anlatıyordu. Kısa bir zaman sonra Malcolm X, Elijah Muhammed'in en yakınlarından biri oldu ve vekil konumuna getirildi. Bir gün Elijah Muhammed'in herkese haram olarak anlattığı zina ile anıldığını duydu. Elijah Muhammed'e olayın aslını sorduğunda ise onun peygamber olarak ayrıcalıklı olduğunu belirtti. Bu durum Malcolm'ün aklının çelişmesine neden olsa da olayı fazla incelemeden kapattı. 

Ve bir gün ablası Ella'ya Mekke'ye gitmek istediğini bildirdi. Bir şekilde ablası sayesinde parayı ayarlayıp hacca gitti. Hac'da ise şimdiye kadar bildiklerinin ve aktardıklarının tümünün yanlış olduğunu, aslında beyazların birer şeytan değil siyahiler ile kardeş olduğunu, şimdiye dek yanlış düşüncelerle yaşadığının farkına vardı. Bu durumu hemen eşine ve kardeşlerine mektupla da bildirdi. Malcolm, şimdiye kadar yaşadıklarının aslında gerçek islam ile alakası olmadığını da burada anladı ve çevresine gerçek islamı elinden geldiğince anlatmaya başladı. Bu olayı duyan Elijah Muhammed'le arasıysa gitgide açıldı ve birbirlerine cephe almaya kadar ilerledi. 

 Ve yıllardan 1965, Malcolm X yine bir dava konuşması yapmak için kürsüye çıkıyor. Fakat durum bu sefer farklı. Malcolm son konuşması olacağını bilmeden konuşmaya başlıyor. Bir süre sonra iki grup arasında kavga çıkıyor ve Malcolm o kargaşa arasında üç kişiden tam on altı mermi ile vurularak şehadet şerbetini içiyor. Allah şehadetini kabul eylesin.

Hayatını dava uğruna adayan ve batıl karşısında dimdik duran, sonuna kadar gür sesle Hakkı savunan bu güzel insanı hayatımız boyunca örnek alabilmemiz umuduyla...

                   Bize kalmayacak dünya için, bize kalacak günahlar biriktiriyoruz.

              
       MALCOLM X